Orhan Gazi babası Osman Gazi'nin vefatından sonra Padişah olmuş, kardeşi Alâaddin Paşa'yı da kendisine sadrazam yapmıştı.
Alâaddin Paşa, âlim ve fazıl bir zattı. Saltanat dâvasından kendi isteğiyle feragat etmişti. Abisinin Sultan olmasına gönülden razı olmuştu. Niyeti devletine ve milletine menfaatsiz ve şöhretsiz olarak hizmet etmekti. Makam ve mevkilerde gözü yoktu. Ancak abisinin ısrarı üzerine, sadrazamlık görevini kabul etmek zorunda kalmıştı.
Alâaddin Paşa, gönülsüz olarak üstlendiği sadrazamlık görevinde, uzun süre kalmadı. Sadareti zamanında cereyan eden ibretli bir olay üzerine, vazifesinden istifa ederek ayrıldı.
Alâaddin Paşa'nın sadrazamlıktan ayrılmasına sebeb olan olay şu idi:
Mehmed Ağa adlı bir köylü, Ahmet Ağa adlı diğer bir köylüden bir tarla satın almıştı. Bir gün Mehmet Ağa tarlada çift sürerken, bir küp altın bulmuştu. Kendi kendine:
- Allah var. Ben Ahmet Ağa'dan sadece tarlasını satın aldım. Yoksa tarladaki altınları almadım. Altınlar benim için haramdır. Götürüp kendisine iade edeyim, diye düşünmüş ve bir küp dolusu altını vermek üzere Ahmet Ağa'ya.
götürmüştü. Fakat Ahmet Ağa da:
- Hayır, bu altınlar benim değildir. Ben gömmedim. Tarlanın sahibi artık sensin. Altınlar da senindir... diyerek altınları almaya yanaşmamıştı.
Alırsın, almazsın derken iş büyümüş, mahkemeye intikal etmiş, bu arada Sadrazam Alâaddin Paşa'nm kulağına da erişmişti.
Mahkeme neticesi, ikisi de almak istemeyince altınlar hazineye devredildi.
Şahid olduğu bu olaydan Alâaddin Paşa, son derece duygulanmıştı. Derhal abisi Orhan Gazi'ye müracaat ederek:
- Ben bu derece ahlâk ve fazilet sahibi insanları yönetmek liyakatini kendimde göremiyorum. Onların fazileti benimkinden çok üstündür.." demiş ve sadrazamlıktan ayrılmak istediğini bildirmişti. Bu isteğinde de ısrar edince, Orhan Gazi kabul etmek zorunda kalmıştı.
Görüldüğü gibi olay bütünüyle bir ibret tablosu, şanlı tarihimizin bir şeref ve fazilet levhasıdır. |