Hazret-i Ömer, halkı denetleme gezilerinden birinden dönüyordu. Yolu Medine dışında yalnız başına yaşayan bir ihtiyar kadının çadırına uğramıştı.
Hazret-i Ömer, her zamanki âdeti üzere, şehrin bir köşesinde yalnız başına yaşayan bu kadının bir ihtiyacı olup olmadığını ve Halifeden memnun bulunup bulunmadığını anlamak için kendini tanıtmadan sordu:
- Ey anneciğim, Halife Ömer'den memnun musun? Bir derdin ve ihtiyacın var mı?
İhtiyar kadının bu suale verdiği cevap çok sertti:
- Allah'tan bulsun o Ömer! Halife oldu olalı, beş para devletten yardım alamadım. Gördüğün gibi benim kimsem yok. Bana yardım edilmesi gerekirdi..
Bu sözler, Hazret-i Ömer'i iliklerine kadar titretmişti. İhtiyar kadının kendine karşı olan bu kızgınlığını gidermek için şu mazereti ileri sürmek istedi:
- Sen böyle merkezden uzak ve şehirden ayrı bir yerde yaşarsan, Ömer senin halini nerden bilsin anneciğim?
Fakat ihtiyar kadının, bu mazerete de cevabı hazırdı:
- Bunu yapamayacaksa, ahalisinin ne halde olduğunu kendi araştırıp öğrenmeyecekse niçin Müslümanların işlerini göreceğim diye devletin başına geçti?
Hazret-i Ömer, bu haklı cevaba ne diyebilirdi?
Derin derin içini çekti. Gözleri dolu dolu oldu ve sadece:
- Ey Ömer, kendine çok yazık ettin," diye inledi. Sonra da memurlarına ihtiyar kadına devletten maaş bağlamalarını emretti. |