Fatih Sultan Mehmed, gençliğinin ilk yıllarında büyük bir spor merakına kendini kaptırmıştı. Günlerinin çoğunu ata binmek, kılıç kullanmak ve ok atmakla geçiriyor, derslerini tamamıyla ihmal ediyordu.
Babası II. Murad, bu durumdan son derece üzgündü. O, oğlunun çok iyi bir ilim tahsili almasını, geniş bir kültüre sahip bulunmasını istiyordu. Nihayet o devrin büyük âlimlerinden Molla Güranî'yi huzuruna çağırttı. Ve ona, Şehzade'yi yola getirerek ilim tahsiline yöneltme vazifesini verdi ve onu Şehzadenin bulunduğu Manisa'ya gönderdi.
Büyük âlim, Manisa'ya varır varmaz kapı ağası ile görüştü. Ona Padişah tarafından Şehzade'ye ilim öğretme işiyle vazifelendirildiğini anlattı. Kapı ağası da huzura çıkarak durumu Şehzadeye bildirdi.
Şehzade Mehmed hafifçe gülümseyerek:
- Gelsin, ne söyler görelim, dedi. Onu da öteki hocaları gibi sanıyor, kolaylıkla atlatabileceğini umuyordu.
Molla Gürani içeri girer girmez genç talebesine yüksek sesle:
- Siz de bizim gibi padişahımıza itaat etmek mecburiyetindesiniz. Padişahımız beni sizin ilim tahsilinizle vazifelendirdi ve sizin bu tahsille ilgili her türlü emrime boyun eğmenizi bildirdi. Eğer emrime uymayacak olursanız...
Molla Gürani sözün burasında koltuğunun altından bir değnek çıkararak konuşmaya devam etti:
- Bununla uslandırılmanız ve cezalandırılmanız gerekir. Buna da padişahımız izin verdi.
Şehzade o güne kadar hiçbir hocasından böyle bir tehdide maruz kalmamıştı. Ne diyeceğini bilemezken Molla Gürani bütün heybetiyle sopayı havaya kaldırdı ve Şehzadeye uzatarak yüksek bir sesle:
- Oku, diye emretti.
Şehzade, Molla Gürani'den oldukça korkmuştu. Derhal kendini toparladı. Ve Bismillâhirrahmanirrahim diyerek derse başladı. Zamanla da pek çok ilim öğrendi, geniş bir kültüre sahip oldu. |