MERHABA BEN MURAT CAN ŞANLI TARİHİMİZİ ÖĞRENMEK İSTİYORSANIZ DOĞRU YERDESİNİZ... (sitede görünen reklamların sitemizle ilgisi yoktur...)

   
 
  DEVLETTEN ALINAN KREDİ GERİ NASIL ÖDENDİ?

 Hazret-i Ömer'in oğullan Abdullah ile Ubeydullah, babalarının devlet başkanlığı sıra­sında bir ordu içinde Irak'a gitmişlerdi. O sıra­da Basra'da vali olarak Ebû Musa el-Eş'arî bu­lunmakta idi. Ebû Musa, onları bizzat misafir etti, ağırladı, nihayet yolcu edeceği sırada da:

- Ben size elimden gelecek bir iyilikte bu­lunmak istiyorum, dedi. Yapacağı iyiliği de şöy­le anlattı:
— Benim elimde Mü'minlerin Devlet Baş­kanına gönderilmek üzere tuttuğum Hazine'ye ait bir miktar para var. Bunu size kredi olarak versem, siz onunla Irak'tan Medine'de sata­bileceğiniz bazı ihtiyaç maddelerini alsanız, Medine'ye götürüp sattıktan sonra da sermaye­yi Devlet Hazinesine geri ödeseniz nasıl olur? Böylece siz kârından istifade ederken, halk ta buradan götürdüğünüz ihtiyaç maddelerine ka­vuşmuş olurlar.
İki kardeş, bu teklifi çok çekici bularak ka­bul ettiler. Parayı aldılar. Onunla çeşidi mallar alıp Medine'ye götürüp sattılar. Kârını kendile­rine ayırıp sermayeyi babalan Hazret-i Ömer'e teslim ettiler. Aralarındaki sözleşmeyi de ona haber verdiler.
Parayı teslim alan Hazret-i Ömer'i bir dü­şüncedir almıştı. Oğullarına dönerek:
-   Ebû Musa, ordudaki her askere böyle ödünç para verdi mi? Yoksa bu krediyi yalnız si­ze mi açtı? diye sordu.
-    Yalnız bize yaptı.
O halde o, size Halifenin oğlu olduğu­nuz için ödünç para vermiş, bununla bana ve size olan sevgisini göstermek istemiş. Halifenin oğlu olmasa idiniz, size böyle bir para veril­meyecekti. Sanki benim hilafet makamında bulunmam sizin şahsî menfaatinize âlet edilmiş gibi bir his var içimde. En iyisi siz böyle şüphe­li bir kâr ve kazancı bana verin, onu hazineye devredeyim.
Babalarından gelen bu teklif karşısında Ab­dullah sustu. Ubeydullah ise, verilen borç para­nın bir risk karşılığında alındığı konusunda ısrar etti.
- Ey Mü'minlerin Emîri, bu yaptığınız doğru değildir. Çünkü mal bizim sorumluluğu­muz altında idi. Kaybolsaydı veya zarar ortaya çıksaydı bize ödetecektiniz. Ödünç para verenin ise, ödünç para alandan hiçbir şekilde faydalan­ması söz konusu değildir, dedi.
Hazret-i Ömer, oğlu Ubeydullah'tan gelen bu itiraza kulak asmayarak, tekrar kârın hazine­ye devrini istedi. Ubeydullah da itirazında ısrar gösterdi. Nihayet orada bulunanlardan biri, şöyle bir fikir ortaya attı:
Ya Ömer, bunu bir ortaklık sözleşmesi kabul etseniz de kârın yansını Hazine'ye, diğer yansını da parayı çalıştırıp bu kân sağlayanlara bıraksanız nasıl olur?
Hazret-i Ömer, bu fikri daha güzel bularak gereğini hemen yerine getirdi. Böylece iş tatlıya bağlanmış oldu.
 


TÜRKİYE'DE TARİH EĞİTİMİNİ YETERLİ BULUYOR MUSUNUZ?
EVET 14,64%
HAYIR 85,36%
4017 toplam oy:


GÜNCEL DÖVİZ KURLARI
 
GÜNCEL ALTIN FİYATLARI
 
KÖŞE YAZILARI
 
 
Bugün 37 ziyaretçi (71 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol