Osmanlı arşivi böyle satıldı...
Popüler Tarih dergisinin Haziran sayısında "Basında bu ay" köşesinde, 1931 yılında Osmanlı arşivinin başına gelen tüyler ürpertici felakete yer verildi. Son Posta gazetesinden İbrahim Bey’in ağzından, hurda kağıt fiyatına Bulgaristan’a satılan Maliye evrak hazinesinin, Sultanahmet’teki Maliye binasından, Sirkeci İstasyonu’na nasıl nakledildiğinin öyküsü 4 Haziran 1931 tarihli nüshada yayınlanmış.
İşte, Osmanlı imparatorluk evrakının başına gelenler!
4 HAZİRAN 1931 - SON POSTA
Son günlerin en önemli konularından biri, paçavra fiyatına Bulgaristan’a satılan 50 bin okkalık tarihî vesikalar meselesidir.
Son Posta muharriri İbrahim Bey, bütün memleketi, devleti, milleti, ilim alemini şiddetle alakadar eden bu büyük hatayı ve faciayı nasıl ortaya çıkardığını şöyle anlatmaktadır: “Mayıs’ın 12. Salı günü, Sultanahmet’teki Maliye evrak hazinesinin önünde, 25-30 kadar araba sıralanmış, kapının önüne büyük bir baskül konmuş, birtakım çemberlenmiş kağıtlar tartılıyor ve hamallarla bu arabalara konularak Sirkeci İstasyonu’na taşınıyordu.”
“Bu taşıma sırasında, bunlardan birçokları da, sokaklara dökülüp saçılıyordu. Bu binanın önünden, Sultanahmet tramvay mevkiine kadar olan yol, birçok vesikalarla dolmuş ve örtülmüştü.”
Yerdeki kağıtları inceleyen muharrir İbrahim Bey, vaziyetin ciddiyetini anlayarak kağıtların tartılmasına nezaret eden görevliye müracaat edip içeri girmiş ve şu manzara ile karşılaşmıştır: “Uzun koridor harman halinde dökülmüş kağıtlarla dolu idi. Çemberleniyorlardı. Arkada yüzlerce torba kağıt yığılmıştı. O suretle ki, içeri girmek mümkün değildi. Bu kısımda tasnif edilmiş birçok kıymetli vesikalar, defterler göze çarpıyordu.”
“Burasını gözden geçirdikten sonra, sıra aşağı kata geldi. Buradan lalettayin aldığım kağıtların içinde, altın yaldızlı mecmua parçaları, Silistre, Varna, Tuna vilayetlerine ait kalelerin tamirine, zeamet, tımar vesikalarına, ulufenamelere, mutfak masraflarına, vakıflara ait birçok tarihî mülknamelere rastlamak mümkündü.”“Bu gördüklerimi Tarih Encümeni azasından Muallim Cevdet Bey’e anlattım.”“Cevdet Bey, hemen faaliyete geçerek sokak çocuklarından 12 kadar vesika toplamış. Bunun için 20 kuruş vermiş. Bu vesikalardan bazıları şunlardır: Hicrî 1096, 1099, 1101 senelerindeki Viyana seferlerine ait ordunun masraf defterleri; İstanbul’u fetheden ordunun kumandanlarından Gazi Davud Paşa’nın imaretine ait bir vesika; Gazi Mihal evladına ait Plevne’de bir köy tapusu; Niş Kalesi’nde yerli süvari ve piyade teşkilatına ait bir vesika; meşhur şair Şeyh Galib’in evladına III. Sultan Selim tarafından verilmiş bir ferman.”
Cevdet Bey’in mesele ile ilgili yorumu şöyledir: “Bu gibi vesikalar satılırken her medenî memlekette tek bir usul vardır. Müze, tarih cemiyetleri encümenleri iş başına çağrılır, tetkik yaptırılır ve bir karar verilir. Bizde böyle yapılmamıştır. Bu emri Maliye Vekaleti Levazım Şubesi vermiştir ve mesuliyet onlara aittir. Asırlardan beri saklanan bu vesikaların bugün satılması iktisadî bir zaruret miydi?”
OKKAYLA SATILAN TARİH
Devlet Arşivimizin çok önemli bir bölümünü teşkil eden Maliye Vekaleti Vesikalarının Bulgarlara satılması, yüzlerce insanı haksız yere öldürmekten daha büyük hıyanet ve cinayetti. Meşrutiyet öncesinde bu vesikaların büyük bölümünün çürümeye terk edilmesi; Meşrutiyet sonrasında aynı halin devamı, Harbiye Vekaleti Vesikalarının Beyazıd Meydanında yakılması ve kağıt tüccarlarına satılması; Cumhuriyet sonrasında Bekirağa Bölüğü binası üniversiteye terk edilirken, aynı evrakın büyük bir bölümünün, herkesin ve üniversite hocalarının gözleri önünde on gün boyunca hademeler tarafından aynı meydanda yakılıp imha edilmesi; yine maarif Vekaleti evraklarının kağıtçılara satılması?. Ve daha yüzlerce facia, teessüf ve tenkidlerle hatırlanmalıydı.
Buna karşılık her memleket meselesinde olduğu gibi, bu hususta da himmet ve gayret gösterenler, dün ve bugün için hatırlanıp hayırla anılmalıydı. Altmış üç yıl önce (Bugünün tarihiyle 77 yıl önce ) cereyan etmiş olan tarih vesikalarını kiloyla satma faciasından, elimize sadece birkaç yazı ile şair Midhat Cemal KUNTAY'ın şu acı kıtasından başka bir şey yoktur:
Bizden iki üç yüz sene evvel uyananlar
Hala uyuyanlardaki mahiyeti görsün.
Efsanesi kaybolsa kıyamet koparanlar
Tarihini okkayla satan milleti görsün.
1931 yılı Mayıs ayında İstanbul Defterdarlığı Maliye Evrak Hazinesinde, Hamallar, tarihi evrakı büyük balyalarla halinde getiriyor, arabalara yüklüyorlardı. Bu balyalar Sirkeci'den vagonlara konularak Bulgaristan'a sevk edilecekti. "Ne yüz karası bir haldi ki cahil bir komisyon ve gafil bir defterdarın kararı neticesinde" Bu kıymetli evrak, okkası üç kuruş on paradan Bulgarlara satılmıştı.
Facianın ilk farkına varan merhum tarihçi yazar İbrahim Hakkı Konyalı olmuştu. O sırada Son Posta gazetesinde Muharrir olarak bulunuyordu. Haberi bütün ilim ve fikir adamlarına duyurdu. Fakat bu kadar akıl almaz bir hıyanete kimse inanmıyordu. 1931 yılında her ne olursa olsun, devlet memuru eliyle yapılan bir yanlışlığı yazmak ise, büyük cesaret işiydi. Nihayet 4 Mayıs tarihli Son Posta'da "Okka ile satılan kıymetli evrak" haberini tafsilatı ile yazdı.
Hadiseyi bizzat yaşamış olanlardan Osman Ergin Merhum 1937 yılında çıkardığı "Muallim M. Cevdet" adlı büyük eserinde olayı yazarken, büyük ilim, fikir ve hamiyet adamı olan Muallim Cevdet Bey'in hadiseyi duyduğu zaman gösterdiği tepkiye bakınız nasıl tasvir ediyor. "Cevdet"i bu felaketten ve cinayetten haberdar ettim. İhtimal vermedi ve inanmadı. Gazeteyi ve oradaki resimleri gösterdim. Bu sefer de yerinde oturamadı. Yıldırmla vurulmuşa döndü. Bir müddet hüngür hüngür ağladı. Azıcık yatışınca bir daha izahat istedi, verdim. Derhal yerinden kalktı. Sultanahmet Meydanına doğru gitti. Yarım saat sonra elinde bir kucak vesika ile geldi ve bunları beşer kuruşa çocukların elinden adım, tarihi evrak bu hale gelir mi? Dedi. Hala ağlıyordu. Kendisini teskin ve teselli etmeye çalıştım, ne mümkün!..
İşte hainler ve gafillerle, gerçek bir vatanseverin farkı! Ne yazık ki bugün de hala vatanseverin payına ağlamak düşüyor.
Muallim Cevdet bey derhal faaliyete geçerek o sırada başbakan bulunan İsmet İnönü de dahil olmak üzere, birçok makam sahibine uzun telgraflar çekerek işin fecaatini anlatmış ve satışın durdurulmasını sağlamıştır. Fakat bu makamlar harekete geçene kadar tam iki yüz büyük balya vesika Bulgaristan'a gönderilmiştir. Yine Muallim Cevdet'in gayreti ile Bulgaristan'a giden evrakın, ancak iki sene sonra ve sadece elli bir çuvallık küçük bir kısmı geri alınabilmiştir.
Bu iki sene zarfında Bulgarlar, Viyana'dan getirttikleri bir müsteşrike evrakı tedkik ettirerek, Bulgaristan'a dair olanları ayırmışlardı. O zamanki gazeteler, Bulgarların bu evrakların bir kısmını da kırk milyon leva'ya Vatikan'a sattıklarını yazmışlardı. Böylece kendine yaramayan ve geri kalan kısmı da bize iade olunmuş.
Son olarak, bu evrakların satılmasına sebep olan Maliye mensuplarının, uzun süren veya sürdürülen muhakemeleri sonunda, bazıları ölerek ve bazılarının da af vesilesi ile kendilerini kurtardıklarını belirtelim. Satış kararını imzalayan mel'un müdür, bütün bu olanlardan sonra hala kendisinin haklı olduğunu savunurmuş şimdikiler de öyle değil mi? |