MERHABA BEN MURAT CAN ŞANLI TARİHİMİZİ ÖĞRENMEK İSTİYORSANIZ DOĞRU YERDESİNİZ... (sitede görünen reklamların sitemizle ilgisi yoktur...)

   
 
  ENDERUN

 

Sarayda eğitim ve öğretim yapılan mekteb. Büyük bir irfan merkezi olan bu mekteb, ikinci Murâd tarafından Edirne' de Eski Saray' da te'sis edildi. Mektep gerçek şahsiyetine, Fâtih Sultan Mehmed' in Topkapı Sarayı' nı yaptırmasıyla kavuştu. Bu tarihten sonra devşirme mektebi olma hüviyetinden çıkarak devletin idaresi için gerekli mülki ve idarî kadronun eğitim ile yetişmesine yöneldi. Devrin en meşhur ilim adamları sarayda toplanarak bu mektepte ders vermekle görevlendirildi.
İkinci Bâyezîd Han, enderun mektebi hizmetinde bulunanların görevlerini belli bir tâlimâtnâmeye bağladı. Yavuz Sultan Selim Han ise, teşrifât merâsimine Hırka-i seadet ziyaretini de ilave etti. Bu gelişmeler Kanuni Sultan Süleymân zamanında da devam etti ve mektebe yeni binalar eklendi. Öyle bir düzen kuruldu ki, beş yüz yıl boyunca Enderun mektebi mensupları belirlenen zamanda yemeğin yedi, yatıp kalktı ve namazlarını cemâatle kılarak vazifelerini eksiksiz yerine getirdi.
Saray mektepleri, özellikle Topkapı Sarayı'ndaki Enderun mektebi; Osmanlı Devleti sivil me'murlarının, devlet ileri gelenlerinin ve askeri görevlilerin büyük bir bölümünü, yeniçeri ağalarını, sadrâzamını, defterdârını, kubbe vezirini, Beylerbeyilerini ve sancakbeylerini yetiştiren en önemli eğitim müessesesiydi. Enderun'a girebilmek, bir şeref, imtiyaz ve bahtiyarlık sayılırdı. Fakat girenlerden pek çok şey ve kâbiliyet beklenirdi. Bunun için Enderun'a alınacak talebeler zekâ testine tâbi tutulurlardı. Zekâ testini de dünyada ilk uygulayan Osmanlılar olmuştur.
Saray mekteplerinin talebeleri, devşirme denilen usûl ile toplanan hıristiyan çocuklarıydı. Sonraları bu mekteplere Türk ve müslüman çocukları da girdiler. Hangi milletten ve hangi dinden olursa olsun, devşirmeler, devlet merkezine getirildikten sonra önce divan-ı hümayûna sevkedilip hepsi padişah tarafından tek tek görülürdü. Daha sonra padişahın emriyle kapıağası bu küçük çocukların zekâlarını ölçerek zekâsı üstün ve keskin olanlar ile vücut yapısı bakımından en düzgünlerini seçerlerdi. Seçilenler enderun mektebine talebe yetiştiren ve beş yerde bulunan orta dereceli saray mekteplerine içoğlanları adıyla gönderilirdi. Orta dereceli olan saray mektepleri, Galatasarayı, Eski Saray (Bayezid' de) , İbrahim Paşa Sarayı (Sultanahmed' de ), İskender Çelebi Sarayı (Küçükçekmece' de) ve Edirne Sarayı idi.
İçoğlanlarının oda denilen koğuşları muntazam olup, yiyecekleri de çok dikkatli hazırlanırdı. Her oda efradının isi ve künyesiyle yevmiyeleri mikdârını gösteren maaş defterleri vardı. Maaşları diğer ulûfeler gibi üç ayda bir verilir, elbise, ayakkabı, iç çamaşırı ve sâir ihtiyaçları hep saray tarafından karşılanırdı. Çok sıkı bir inzibât ve kontrol altında yetiştirilen bu çocuklar tam bir itâat ve terbiyeye mâlik idiler.
Eski Saray, Edirne, Galata, İbrahim Paşa ve İskender Çelebi saraylarında eğitim gören içoğlanlarından başarılı olanları, belli aralıklarla çıkma denilen usûl ile ihtiyaca göre Enderûn mektebine alınır, diğerleri ise kapıkulu süvari bölüklerine gönderilirdi.
Topkapı Sarayı enderûn mektebinde, hem devlet adamı veya san'atkar olmak üzere tahsil ve terbiye gören hem de çeşitli hizmetlerde bulunan içoğlanları (gılâmân-ı enderun) altı odaya ayrılmışlardı. Aşağıdan yukarıya doğru bu altı oda şunlardır: 1- Büyük ve küçük odalar, 2-Doğancı koğuşu, 3- Seferli odası, 4- Kiler, 5- Hazine odası, 6- Has oda.
Topkapı Sarayı içoğlanları dolamalı ve kaftanlı olarak iki sınıf idiler. Büyük ve küçük oda gılmanlarına, dolama giydiklerinden dolayı dolamalı, seferli, kileri hazine ve has oda gılmanlarına da kaftan giydikleri için, kaftanlı denirdi.
    Bu altı odadaki içoğlanlarının derece ve mevkileri birbirlerinden farklı olup, hizmet ve maaşları da değişikti. Hepsi enderun-ı hümâyûnda hizmet ederlerdi. Sarayın enderûn kısmına âid iç ve dış tayinler bizzat padişah tarafından yapılırdı.
Enderûn mektebinde ilk müfredât programı; Kur'ân-ı kerim, ilm-i hâl, tecvid gibi sâdece dini bilgileri öğreten derslerden ibaret idi. İkinci Murâd zamânında müfredât programları geliştirilip; tefsîr, hadîs, fıkıh, ferâiz, şiir ve inşâ, hey'et, hendese, coğrafya, ilm-i kelâm, mantık, meâni, bedî ve beyân ile hikmet dersleri verilmeye başlandı.
Enderûn mekteblerine alınan iç oğlanları öncelikle buradaki hazırlık sınıfları olan Küçük ve Büyük oda gılmanları arasına katılırlardı. Buradaki okuma-yazma, özellikle Kur'ân-ı kerim tahsili ile ilgili derslerdi. Buradan doğancı koğuşuna geçen içoğlanları eğitim ve öğretime burada devam ederlerdi. Doğancı koğuşunun 1675'de kaldırılmasından sonra yüksek tahsilin ilk basamağı seferli odası oldu.
Enderûn mektebinde asıl eğitimin başladığı bu odada tetimme medreselerine denk bir eğitim gören içoğlanları, dersleri dışında Farsça okumak ve en az bir zan'aat, san'at veya fenle (zekâ tesbiti sonunda sonuda belirlenen istidâtlarına göre) ilgilenmek zorundaydı. Bunlar dışında ata binmek, iyi silah kullanmak isteyenler, iyi bir silahşör olarak yetiştirilirlerdi. Güzel yazı (hüsn-i hat), cild san'atı, tazhibi tasvir, mimârî gibi san'atları öğrenmek isteyenler, şiir, edebiyat ve tıp, matematik, hendese gibi bilimlere ilgi duyanlar da ilgilendikleri alanlarda sarayda görevli bilginlere veya ehl-i hıref-i hassa (sarayda bulunan mesleğinde ehil san'a erbabı) üstâdlarına devâm ederlerdi. Bunlar için hükümetçe zamanın en büyük san'atkar vebilim adamları görevlendirlir, saray-ı hümâyûn hocaları ünvanını alan bu üstadlar, haftada bir defa Enderûn mektebine gelirler, öğrenciler tarafından karşılandıktan sonra da o günkü konuyu işlemeye başlarlardı. İçoğlanları, aldıkları bu dersle yetinmezler, kendilerinden eski olan oda kıdemlilerinin çevrelerinde dört-altı kişilik gruplar meydana getirerek, kendi kendilerine küme çatışmalarına devam ederlerdi. Böylece yedi-sekiz yıllık bir eğitim ve öğretimi bitiren delikanlılar ya bir üst sınıfa geçerler, ya bir saray görevine tayin edilirler veya uygun bir subaylıkla saray dışına verilirlerdi. Daha sonra sırasıyla Kiler ve Hazine odasında eğitim gören gılâmân-ı enderûn en son has oda denilen bölüme gelirlerdi.
Has odadakiler enderûn mektebinin elit (en yüksek) kısmı idiler. Defalarca seçimden geçerler bundan sonra da bizzat pâdişâha takdim edilirlerdi. Genç olmalarına rağmen büyük bir mevkiye sahip olurlardı. Burada bulunanlara devrin en yüksek eğitimi ve öğretimi verilirdi. Buradaki eğitimin ana hedefi elemanları idârecilik yönünden yetiştirmekti.
Hasodalılar eski ve acemiliklerine göre dış hizmete çıkarılırlardı. Eğer eskilerden ise müteferrikalık, acemi ise, çâşnigirlikle çıkardı. Hasodalıların sancak beyliği ile çıktıkları da görülürdü.
Enderûn'a ait bütün odaların ve koğuşların harfi harfine tatbik edilen nizâmnâmeleri vardı. Tertip ve tanzim edilmemiş, kendi hâlinde bırakılmış hiçbirşey yoktu. Koğuşlarda disiplin son derece sıkı idi. Yatılıp kalkılacak ve dinlenilecek zamanlar da dakika şaşmazdı. Hasodalılar hâriç, diğer dâire mensupları güneşin doğmasından iki saat önce kalkarlardı. Kalkış ve yatış saatleri güneşin doğuş ve yatsı namazının vaktine göre devamlı değişirdi. Yatsı namazı cemâatle kılındıktan sonra hemen yatılırdı.
Perşembe günleri yatsı namazından sonra her oda, pâdişâhın sıhhat ve selâmeti, din ve devlet düşmanlarının kahrı için merâsimle duâ ederdi. Bir çok dersler, bilhassa tâlim ve terbiye dersleri, spor ve askerlik, her odanın yüksek subayları tarafından verilirdi. Diğer dersler için dışarıdan müderrisler getirilirdi.
Enderun mensublarının bekâr olmaları kânundu. Evlenmek isteyen, pâdişâha mürâcaat eder, hangi rütbe de ise o rütbe ile saray dışı hizmete verilir ve enderûndan çıkarılırdı.
Enderûn mektebinde her odanın iki hamamı vardı. Birinde dâirenin yüksek rütbeli, diğerinde kıdemsiz subayları yıkanırlardı. Ayrıca enderûn mensublarının ihtiyâcı için kullanılan enderûn kütüphanesi vardı. Topkağı Sarayı'ndaki diğer kütüphanelerde enderûn mektebi mensûplarına açıktı.
Yüksek rütbeli subaylar saraydan çıkarak haftada bir gün izin yaparlardı. Daha yüksek rütbeliler, izin günlerinin gecesini de dışarıda geçirebilirlerdi. Küçük subaylar ancak ağalarının nezaretinde izne çıkarlar ve nâdiren şehre inerlerdi. Bunun sebebi, hizmet ve dersleri aksatmamak, bir de saraydan dışarı bilgi sızdırmamaktı.
Bu esaslar doğrultusunda kurulup teşkilâtlanan enderûn-ı humayûn mektebi, kuruluşundan îtibâren aşağı yukarı devletin bütün büyük siyâsi ve askerî me'murlarını yetiştirdi. Bu me'murlar, mektebden aldıkları terbiyenin mükemmelliği sayesinde, Osmanlı Devleti'ne sadâkât ve hamiyyetleriyle hizmet ettiler.
Enderûn mektebinden eğitim ve öğretim sultan ikinci Mahmûd-ı Adlî devrine kadar sistemli bir şekilde devam etti. On sekizinci yüzyılın sonlarında devşirme sisteminin bozulmasıyla darbe yiyen okul, 1826' dan sonra Yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra Asâkîr-i Mansûre-i Muhammediyye ordusu için yetiştirilmesi gereken küçük ve büyük rütbeli subaylarınbüyük bir kısmının Enderûn mektebinden seçilmesi ile sarsıldı. Daha sonra batı metodları ile harb okullarının açılması ve bunların gitgide çoğalmasıyla mektebin önemi iyice azaldı. Modern eğitimin gittikçe yerleşip yayılması karşısında, enderûn mektebi de modern eğitimin ilkelerini uygulamaya başladı. Ancak şehirde Türk ve ecnebi olmak üzere çeşitli genel kültür kurumlarının ve meslek okullarının açılması, özellikle Enderûn mektebi'nden çıkanların, Tanzimât'tan önceki devirde olduğu gibi, devler görevlerine tâyinlerdeki üstün durumlarını kaybetmeleri, halk arasında özellikle devlet ileri gelenleri katındaki değerini sarstığından bu eğitim yuvası kalkınamadı ve 1908 ikinci meşrûtiyetin îlânını tâkib eden günlerde tamâmen kapatıldı.
 
 


TÜRKİYE'DE TARİH EĞİTİMİNİ YETERLİ BULUYOR MUSUNUZ?
EVET
HAYIR

(Sonucu göster)


GÜNCEL DÖVİZ KURLARI
 
GÜNCEL ALTIN FİYATLARI
 
KÖŞE YAZILARI
 
 
Bugün 89 ziyaretçi (208 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol