KIBRIS SORUNU
Coğrafi Özellikleri;
Kıbrıs Akdenizin doğusunda, asya kıtası içinde ve Türkiye’ nin güneyinde bir adadır.Alanı 9250 km² dir.Akdeniz adaları içinde Sicilya, Sardunya ve Mora ‘ dan sonra dördüncü büyük adadır. Coğrafi olarak en yakın olduğu ülke Türkiye dir. Kıbrıs, Türkiye anakarasından kopmuş bir parçadır. Mersin Anamur burnu ile Kıbrıs ‘ın Kormatiki burnu arası 65 km dir. Güneyinde Trados dağları (1950 m), Kuzeyinde yani Türk kesiminde ise Beşparmak Dağları bulunmaktadır. Güneydoğusu büyükçe bir ovadır. Önemli bir akarsuyu yoktur. Yağmurlar daha çok kışın düşmekte ve Akdeniz iklimi hüküm sürmektedir. Kıbrıs’ ta Akdeniz bitki türlerinden narenciye bitkileri yaygındır. Isı ortalaması Ocak ayında 10 Cº , temmuzda da 26 Cº kadardır. Maden olarak bakır ve krom bulunan Ada ‘da narenciye bağcılık ,şarapçılık zeytin ve zeytin yağı üretimi yapılmaktadır.
Kıbrıs rum kesiminin alanı 5551 km² dir. Başkenti Nikosia (Güney Lefkoşe), başlıca limanları limasol , Larnaka ve Baf’ tır. Rum kesiminde 528.000 Ortadoks rum, 1000 müslüman Türk, 5000 ortadoks Gregoryan ermeni , 4000 katolik Maruni Arap , 9000 ingilizce konuşan Protestan Levanten yaşamaktadır.
Türklerin yaşadığı Kuzey kıbrıs’ ta 200.000 civarında Türk ve 10.000 ‘ e yakın ortadoks rum yaşamaktadır.Başkenti Lefkoşe; başlıca limanları Gazi Magosa ve Girne dir. Gelir kaynakları arasında narenciye üretimi ve turizm başta gelmektedir.
KIBRIS’ IN TARİHİ
Eski adı Alasya olan Kıbrıs’ a Mısır firavunları, Asurlular, Persler hakim olmuş yunanlılar ticari üsler kurmuşlardır. M.Ö. 4. yy ‘da Persler den Makedonyalı İskender ‘e sonra da Roma hakimiyetine geçen Kıbrıs 395 yılında Doğu Roma ( Bzans)’ nın payına düşmüştür. Yedinci asırda İslam Emevi Halifesi Muaviye, Adayı ele geçirmiş olmasına rağmen Bzanslılar geri almayı başarmıştır.
III.Haçlı Seferinde İngiliz Kralı Aslan Yürekli Richard Bzans Valisini Ada’dan kovarak Fransız Lusignan hanedanını yönetime getirdi.(1191 )
Böylece Katolik yönetim kurulmuş oldu. Bu dönemde Kıbrıs Mısır Türk Memluklu Sultanlığına bağlandı.(1250-1517) 15.yy’ da Venedikliler Adayı işgal ederek sömürgeleştirdiler.
Yavuz Sultan Selim ‘in 1517’de Mısır ‘ı alarak Doğu Akdeniz ‘i ele geçirmesiyle Kıbrıs; İstanbul-Mısır yolunun güvenliğini tehlikeye düşüren bir konuma geldi. Venedikliler Osmanlılara vergi ödeyeceklerini bildirmelerine rağmen Kıbrısta üslenen korsanlar Türk gemilerine saldırmaktaydılar. Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa ‘ nın karşı çıkmasına rağmen , Padişah II.Selim, Şeyülislam Ebusuud Efendi, Piyale Paşa ve Lala Mustafa Paşa Ada ‘nın fethine karar verdiler. 1571 de Lala Mustafa Paşa komutasındaki donanma Kıbrıs’ı ele geçirdi. Anadolu’dan binlerce Türkmen Kıbrıs’a yerleştirildi. Venediklilerin Ortadoks Rum halka yaptıkları kötü muameleye ve mezhep baskısına son verildi. Kıbrıs Osmanlı devletinin bir İli (Sancak) durumuna getirildi.
Osmanlı devleti ile Rusya arasında savaş çıkması üzerine 1878 ‘de İngiltere Osmanlılardan yana tavır koyacağını ileri sürerek. Hukuken Osmanlılara kalmak kaydıyla Ada ‘nın kendisine verilmesini istedi. Anlaşmaya göre Kıbrıs Osmanlı devletinin hukuki bir parçası olacak, İstanbul’ a vergisini ödeyecek fakat İngiltere tarafından yönetilecekti. Bunun sonunda İngiltere Berlin antlaşması’ nda Türkiye yi destekleyecekti. Ruslar işgal ettikleri Kars ve Artvin’i Türkiye ye geri verdikleri zaman Kıbrıs’ın yönetimi yeniden Osmanlılara bırakılacaktı. Ancak 1914 yılında Osmanlı Devleti İngiltere’ye karşı Almanya ile birlikte savaşa girince İngiltere Osmanlılarla yaptığı antlaşmayı tanımadığını ileri sürerek Kıbrıs ‘ı sömürgeleri arasına kattı.İngilizler Kıbrıs’taki Türk vakıf arazisine ve gayri menkullerine el koyarak Türkleri yoksullaştırma ve Ada dan göç etmeye zorladı. Bunun sonucu Türklerin mülkiyetindeki topraklar azalmış oldu. 1878 sonrası on binlerce Türk, Kıbrıs tan ayrılarak Türkiye ve İngiltere’ye göç edince Ada daki Türkler azınlığa düşmüş oldular. Kurtuluş Savaşı sonrası yapılan Lozan antlaşmasında Kıbrıs konusu gündeme getirilmemiştir.
MEGALO İDEA
Kıbrıs Yunanistan ‘ın Megalo İdea ülküsü içinde yer aldığı için II.Dünya Savaşı sonrası sömürgeci devletlerin sömürgelerini terk etmeye başlaması üzerine Yunanistan Kıbrıs ‘ı İngiltere den istedi. Yunanistan ele geçirdiği Türk topraklarındaki Türklere baskıyı arttırarak göçe zorladı. Türkiye bu duruma karşı çıktı. Üstelik Kıbrıs coğrafi olarak Yunanistan a çok uzak ve Anadolu’nun yanı başındaydı. Ve İskenderun körfezinden kopan bir kara parçasıydı. Türkiye ’nin güvenliği ile ilgili bir konumdaydı. Yunanistan’ın ele geçmesi halinde Türkiye batıdan ve güneyden Yunan kuşatması altına girmiş olacak ve Türkiye nin Akdeniz ve Ege ye açılması mümkün olmayacaktı.
1959 Londra ve 1960 Zürih Anlaşmalarıyla Adnan Menderes hükümetinin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu İngiltere’ nin hakemliğinde Türkiye’ nin Ada ‘da “ Garantör ( Söz Sahibi)” Devlet olduğunu İngiltere ve Yunanistan ‘a kabul ettirdi. Böylece Rumların Adadaki Türkleri yok etmesi önlendiği gibi 16.08.1960 ‘ta Kıbrıs Rum-Türk Cumhuriyeti ilan edildi.
Kıbrıs Anayasası’ na göre devletin dili Yunanca ve Türkçe resmi dil olacak , yönetimi iki cemaat ortak paylaşacaktı. Rumlar bu anlaşmayı içlerine sindirememiş ve Enosis( Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama ülküsü) den vazgeçmemişlerdi. Türk cematinin lideri Dr. Fazıl KÜÇÜK cumhurbaşkanı yardımcısı olarak Makarios’ un entrikalarında bunalmıştı. 19.02.1959 Londra Anlaşmasına göre İngiltere, Türkiye ve Yunanistan garantör devletler olarak Kıbrıs Cumhuriyetinin Anayasası’nın ihlali halinde ortak olarak , mümkün olmazsa diğerlerine danıştıktan sonra tek başlarına askeri müdahaleye karar verebileceklerdi.
KIBRIS BUHRANLARI
1963-64 Kıbrıs Buhranı
Bu dönem buhranının sebepleri Rumların Kıbrıs ‘ı Yunanistan’a bağlama düşüncesi ve 1960 Anayasasının Türklere tanıdığı hakları kabul etmemeleri ve Türklere karşı terör faaliyetine girişmeleridir. Türkiye 1961 de Rumları uyarma gereği görmüştür. 1960 Anayasasına göre Lefkoşe , Limasol, Magusa , Baf ve Larnaka ‘da Türkler ve Rumların ayrı belediyeleri olacaktı. Ancak bu belediyelerin kuruluşu gerçekleşemeyince ve sınırlar belirlenemeyince Makarios bu şehirlerde tek belediye kurulmasına ve Türklerin nüfusları oranında temsil edilmesini ileri sürdü. Türk tarafı bu görüşü kabul etmedi. Makarios 1960 Anayasasından memnun değildi. Türkler beş şehirde belediye kuracaklarını açıkladı. Makaros bu belediyeleri tanımadığını bildirdi. Makariosun tavrı 1960 Anayasasına aykırıydı 1963’ te Rumlar Türklere karşı tethiş(terör) faaliyetlerine girişti. Onlarca Türk katledildi.Makarios Anayasa değişikliği teklifini ileri sürerek cumhurbaşkanı olan kendisinin ve yardımcısı Fazıl KÜÇÜK ‘ün veto hakkının kaldırılmasının, beş şehirde tek belediyeler kurulmasını ve memuriyetlerde Türklere yüzde 30 kontenjan tanıyan hükümlerin kaldırılmasını istedi. Türkiye bu istekleri reddetti. Rumlar 24 Arallık 1963 ‘te 40 Türk ‘ü yaralayıp 24 Türk ‘ü şehit ettiler. Türkleri yok etme planının uygulamaya koymuşlardı. Türk uçakları 25 Aralık 1963 ‘te Lefkoşe üzerinde uçuşa başladı. 650 kişilik Türk birliği karargahından çıkarak Türk kesimini korumaya aldı. Barışı sağlamak amacıyla 15 Ocak !964 te Londra da Konferans toplanmasın rağmen bir sonuç alınamadı. Rumlar “ Kanlı Noel” olaylarıyla tekrar katliama girişti.
Tür kiye Kıbrıs’taki Türk varlığını korumak amacıyla federal bir düzenin kurulmasını Türk toplumunun kendini yönetecek bir yapıyı oluşturmasını , Rum saldırılarına karşı etkili güvenlik tedbirlerinin alınmasını , Türkiye’nin Kıbrıs a daha sağlam bir şekilde ayak basmasını düşünmekteydi.
Rumların tezi ise tam bağımsızlık yoluyla Türkiye’ nin adaya müdahale hakkını ortadan kaldırmak ve Türk nüfusunu kendi içinde eritme politikası izleyerek Enosis e ulaşmak amacındaydı.
İngiltere ise Kıbrıs meselesinden kendini uzak tutarak Rum yanlışlarına karşı çıkmamış ve Amerika’yı olayın içine çekmeye çalışmıştır. Amerika ise Yunanistan ve Rumların hatalarını dile getirmemiştir. Rum saldırılarının sürmesi üzerine 15 Şubat 1964 ‘te Türkiye Kıbrıs a müdahaleden bahsetmiş bunun üzerine BM Güvenlik konseyi 4 Mart 1964 te sekiz maddelik bir karar almıştır. “ Taraflardan barışı bozacak hareketlerden kaçınmaları istenmiş, barış gücü kurulmasına karar verilmiş ve barışı sağlamak için arabulucu tayin edilmiştir. Rum saldırılarını tekrara başlaması üzerine Türk hükümeti TBMM den Kıbrıs a müdahale yetkisi alınca BM Barış Gücü Adaya sevk edilmiştir.
Makarios 4 Nisan 1964 ‘te Londra ve Zürih Anlaşmalarının ayrılmaz bir parçası olan ittifak antlaşmasını fesh ettiğini açıkladı.Amacı Türkiye’nin Kıbrısla bütün bağlarını koparmaktı. Yunanistan başbakanı Yorgo Papendreou, Makarios un Pan-Hellenizm (Büyük Yunanistan’ı kurma ülküsü) çalışmalarını desteklediğini açıkladı. Makarios Sovyet Rusya ile ilişkilerini geliştirip ağır silahlar satın almış ve mecburi askerliği yürürlüğe koymuştur. Bunun üzerine durum gerginleşmiş Türkiye 7 Haziran 1964 ‘te Kıbrıs a müdahaleye karar vermişti ki 5 Haziran da “ Johnson Mektubu” olayı patlak verdi. Amaç müdahaleye engel olmaktı. Mektubun içeriğinde:
1) Türkiye garanti antlaşmasını tam işletmeden Adaya müdahale kararı almıştır. Dolayısıyla Türkiye henüz müdahale hakkını kullanamaz.
2) Türkiye’ nin Kıbrıs a müdahalesi O’ nu Sovyetler Birliği ile bir çatışmaya itebilir. Bu durumda NATO Türkiye yi desteklemeyebilir. Böylece A.B.D, Sovyet saldırı karşısında Türkiye’yi yalnız bırakacağını açıklamış oluyordu.
3) Türkiye ile A.B.D arasında 12 Temmuz 1947 yardım antlaşmasına göre ; Türkiye Amerikanın vermiş olduğu silahları Kıbrıs ta kullanamaz. Çünkü bu silahlar Türkiye ye savunma amacıyla verilmiştir.
4) Bu mektupta Türk Başbakanı A.B.D ye çağrılıyordu.
Johnson mektubuna Türk Başbakanı İsmet İnönü nün cevabı yumuşakça oldu;
1) Amerika’nın tavrı Türkiye için hayal kırıcı olmuştur.
2) 1963 ten beri Kıbrıs a müdahale ihtiyacı dört kez ortaya çıkmıştır.
3) Rumların silahlanması, Anayasaya aykırı faaliyetler yürütülmesi ve Türklerin katledilmesine kimse ses çıkarmamış Amerika da bu konuda girişimde bulunmamıştır.
4) Birbirlerine karşı anlaşmalardan doğan yükümlülüklerini istediği zaman reddeden devletler arasında bir ittifaktan söz edilebilir mi?
5) NATO kendi üyesine saldırıya karşı koymayacaksa tedaviye muhtaçtır.
Başbakan İsmet İnönü 21 Haziran da Waşington a giderek Amerika ile görüşmelere yaptı. Bu görüşmelerde Türkiye Zürih ve Londra antlaşmalarıyla Türk Toplumuna tanınan hakların korunup güvenceye alınmasını ve Türkiye’nin etkinliğini artırılmasını istiyordu. Amerika Türkiye’nin görüşlerini kabul etmekle birlikte Türkiye’nin Kıbrıs’tan çekilmesine karşılık Ege deki Yunan adalarından birisinin Türkiye ye verilmesini teklif ettiyse de ,Türkiye doğal olarak u teklifi reddetti. Bu arada Amerika Dean Acheson ‘u arabulucu olarak tain etti. Acheson Magusa nın kuzeyindeki boğaz ile Kıbrıs ın kuzey kıyılarındaki Akuntu çizgisinin kuzeyinin Türklere bırakılacağını, güneyde ise Türk Nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde en az beş Kanton ‘a (Özerk Devlet) Türk muhtariyeti verileceğini ileri sürdü. Kuzey toprakları Kanton lar ve muhtariyet bölge toprakları ada topraklarının % 25-30 kısmını oluşturuyordu. Görüşmeler sürerken Rumlar Erenköy ve Mansura da Türklere karşı katliama girişti. BM askerleri duruma seyirci kalınca Türk uçakları Rum mevzilerini bombalayarak tethişi durdurdu. Bunun üzerine Makarios Sovyet Rusya dan yardım istedi. Kruşçev İnönü den askeri harekatı durdurmasını istedi. Yunanistan geri adım atarak barışçı çözüm istediğini dile getirdi. Ancak öte yandan Kıbrıs a 12 bin asker sevk etti. Bu arada BM arabulucusu Ekvatörlü Galo Plaza Lasso , Rumcayı Kıbrıs devletinin resmi dili yapan ,Adadaki Türklerin Türkiye ye göçünü isteyen kabülü mümkün olmayan isteklerde bulundu. Türkiye bunu şiddetle reddetti. 1965 yılından itibaren sorun a çözüm bulmak için Türkiye ile Yunanistan arasında ikili görüşmelere başlandı. Makarios bağlantısız devletleri yanında gördüğü için ikili görüşmelere karşı olduğunu bildirerek BM nin devreye girmesini istedi.
1963-64 buhranı sonunda Türkiye’nin Amerika’ya karşı güveni sarsılınca Sovyetler Birliği ile siyasi ilişkiler kuruldu. Dışişleri bakanı Feridun Cemal Erkin 30 Ekim – 6 Kasım 1964 ‘ te Moskova yı ziyaret etmiş, yayınlanan bildiri ile Sovyetler birliği Kıbrıs ta” İki milli cemaatin “ varlığını kabul ederek Türkiye’nin görüşünü benimsemiştir
1967 Kıbrıs Buhranı
1968 yılında başlayan ve 1974 e kadar süren toplumlar arası görüşmeler Rumların inadı yüzünden bir sonuca ulaşamadı. Türkiye 1960 anayasasına dayalı hakları geliştirmeye ve federal bir yapı oluşturmaya çalışıyordu. Zaman içinde Türkiye üniter devlet içinde bölge muhtariyeti sistemini ileri sürdü. 1973 seçimleriyle Türkiye de MSP – CHP koalisyon kuruldu. Kıbrıs’la ilgili olarak tek bir devlet içinde görev ve yetkilerin iki toplum arasında paylaşıldığı fonksiyonel federatif sistemin kurulması tezi savunuldu. Yunanistan da iş başında bulunan askeri cunta Enosis in gecikmesini çine sindiremiyordu. Ve Makarios un iktidardan uzaklaştırılması için plan yapmaya başladılar. Makarios bunu öğrenince çok sert tepki gösterdi. 15 Temmuz 1974 te Rum cinayet örgütü EOKA cılar ve lideri Nikos Sampson Rum Milli Muhafız teşkilatının yardımıyla darbe yaparak Makarios’u görevden uzaklaştırıp Kıbrıs Helen Cumhuriyetini ilan etti. Böylece ENOSİS yolunda ilk önemli adım atıldığı gibi Yunanistan’ın da Kıbrıs a müdahale ettiği gün yüzüne çıktı. Amerika İngiltere ve Türkiye yeni yönetimi tanımadıklarını açıkladılar.Türkiye bu durumu antlaşmaları hiçe saymak, anayasal düzeni yıkmak ve geçersiz bir yönetim oluşturmak olarak nitelendirdi.
Türkiye garanti antlaşmasının 4. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak , İngiltere ile beraber Kıbrıs a müdahale etmeye kararlıydı. Başbakan Bülent Ecevit Londra da görüştüğü İngiliz hükümetinden gerekli desteği alamadı. İngiltere, BM ve NATO’ nun devreye girmesini istiyordu. Türkiye tek başına müdahale yapacağını İngiltere ye hissettirdiyse de İngilizler buna ihtimal vermediler. Amerikanın yunan cuntasına baskısına rağmen Yunanistan yönetimi geri adım atmadı.
Başbakan Bülent Ecevit 19 Temmuz 1974 te Londra’ dan döndükten bir gün sonra 20 Temmuz 1974 ’te Türk Silahlı Kuvvetleri denizden ve havadan adaya çıkarma yaptı. 22 Temmuz akşamı ateşkes yürürlüğe girdiğinde Türk Kuvvetleri Girne Lefkoşe yolunu kontrol altına almışlar ve Girne kıyılarında da bir genişleme yapmışlardı. Bu durum askeri bakımdan tehlikeli ve yetersizdi. Bu dönemde Türkiye 300 tank ve 40 bin askeri adaya indirmiş bulunuyordu.
Yunanistan’ ın adaya müdahalesinde kılını kıpırdatmayan BM Güvenlik Konseyi Türkiye’nin Kıbrıs’ a çıkarma yapmasıyla harekete geçti. Yunanistan ve Türkiye savaş durumuna gelmişlerdi. BM güvenlik konseyi 20 Temmuz 1974 te aldığı 353 sayılı kararla ada da atel kesin sağlanıp yabancı kuvvetlerin çekilmesini Kıbrıs ın bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün sağlanmasını karalaştırdı. Türkiye 22 Temmuz 1974 saat 17:00 de ateşkese uydu. 23 Temmuzda yunan hükümeti istifa etti. Konstantin Karamanis yeni Yunan hükümetini kurdu. Kıbrıs’ta da yönetime Nikos Sampson yerine Glafkos Klerides getirildi. 25 Temmuzda Türkiye, Yunanistan ve İngiltere İsviçre’ nin Cenevre kentinde toplanarak 30 temmuzda Cenevre deklarasyonunu imzaladı. Bu deklarasyona göre ;
1) Kıbrıs’ta 1960 anayasa düzeni yeniden kurulmalıdır.
2) Taraflar kontrol ettikleri alanları büyütmemelidir.
3) 30 Temmuz ateşkes çizgisinde BM kontrol bölgesi kurulacaktır.
4) Rum çemberindeki Türk bölgelerinden Rum kuvvetleri çekilecek buralar BM korumasına bırakılacaktır.
5) Anayasal düzenin sağlanması yolunda Rauf Denktaş cumhurbaşkanı görevlerini yürütecektir.
Bu konferans Türkiye’ nin başarısıyla sonuçlanmıştır. Rumlar daha sonra ateşkese uymayıp Türk bölgelerindeki kuşatmayı sürdürmüşlerdir.
Türk tarafı coğrafi esasa dayalı fedaratif sistem veya kantonlara dayalı sistemden yanaydı. Yunanlılar ise Türkiye’yi oyalıyordu. Bunun üzerine 14 Ağustos 1974 te ikinci Kıbrıs barış harekatı başlatılmıştır. İki gün zarfında Türk kuvvetleri Magusa- Lefkoşe-Lefke-Kokkina çizgisine ulaşarak adanın %38 ini ele geçirmiş ve BM’ nin ateşkesine uyduğunu kabul etmişti.
II. Kıbrıs Harekatı toprak işgali olarak algılanmış ve ne sert tepki A.B.D ile SSCB den gelmiştir. Kıbrıs meselesinde Türkiye’ye en büyük darbeyi Amerika indirmiştir. Bu arada Yunanistan 14 Ağustosta NATO’ nun askeri kanadından çekildiğini açıklamıştır.
1963-1964 Kıbrıs krizindeki Johnsen mektubundan sonra 1974 Kıbrıs krizi Türk-Amerikan ilişkilerine ikinci bir tahrip edici darbe vurmuştur. Amerikan Kongresi 5 Şubat 1975 te Türkiye’ ye silah ambargosu uygulamaya başlamış, Eylül 1978 e kadar sürmüştür. Ambargoya karşı Türkiye 13 Şubat 1975’ te Kıbrıs Türk federe devletini kurarak anlamlı bir cevap vermiştir. 1978 yılındaki Ecevit hükümeti Kıbrıs’ ın Türk bölgesindeki Maraş ‘ a 35.000 Rum göçmenin kabul edilebileceğini açıklayınca 26 Temmuz 1978’ de Amerika Türkiye’ ye ambargoyu kaldırdığını açıklamıştır.
Kıbrıs meselesinde toplumlar arası görüşmeler yeniden başladı. 12 Şubat 1977 de Denktaş-Makarios anlaşmasıyla ; iki topluma dayalı “ Federal bir cumhuriyet” esası kabul edilmiş, toprak düzenlemesinin ekonomik yeterlilik veya verimlilik ve toprak mülkiyeti prensiplerine göre yapılacağı ortaya konulmuştur. Kypriano ile Rauf Denktaş arasında 19 Mayıs 1979’da imzalanan anlaşma iki toplumlu, iki bölgeli federal bir devlet ve ülke birliği esası öngörülmekteydi. Ayrıca Kıbrıs cumhuriyetinin, bağımsızlık, egemenlik ,toprak bütünlüğü ve bağlantısızlığı korunacak Ada’ nın kısman veya tamamen herhangi bir devletle birleşmesi reddedilecek ve askerden arındırılacaktır. Görüşmeler sırasında Rumlar Maraş meselesinin ele alınmasını istiyordu. Denktaş ise Maraş meselesinin, anayasa ve toprak meseleleriyle birlikte değerlendirilmesini ileri sürerek iki bölgelilik ve iki toplumluluk ilkelerini ortaya koyarak güvenliğini sağlamak istiyordu. Anlaşma sağlanamayınca görüşmeler kesildi. Bu arada BM genel kurulu 34/30 sayılı kararı alarak Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenlik,bağımsızlık,toprak bütünlüğü ,birlik ve bağlantısızlığı destekleniyordu. Kıbrıs’taki bütün yabancı kuvvetlerin geri çekilmesinin ve toplumlar arası görüşmelerin başlanmasını tavsiye ediyordu. Bu oylamada Türkiye’yi destekleyen Ülkeler; Pakistan, Bangladeş, Suudiarabistan ve Cibuti idi. Toplumlar arası görüşmeler 1982 yılı boyunca devam etti. Taraflar anayasa meselelerini değerlendirip federal hükümetin yapısıyla ilgili konularda görüşmelerde bulundular. Yerleşim, dolaşım, mülk edinme gibi konular tartışıldı. Bu arada Kıbrıs Rum tarafı Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’ta bir merkez bankası kurması ve Türk Lirasının Kuzey Kıbrıs’ta Türk parasının tedavülde olmasından rahatsız olduğunu açıkladı. Rum kesiminde yapılan seçimlerde Kyprianu yönetime geldi. Türk tarafına isteklerini kabul ettiremeyeceğini anlayan Rumlar meseleyi enternasyonalize etmeye çalıştırlar. Rumların baskısıyla BM Genel Kurulu 13 Mayıs 1983 günü çok ağır bir karar alarak Türkiye ,Pakistan, Bangladeş, Malezya ve Somali’nin aleyhte oyuna rağmen,” Kıbrıs Cumhuriyetinin; egemenlik, bağımsızlık, toprak bütünlüğü ve üniter yapısını koruması gerektiğine dair karar aldı. Yani adadaki Türk gerçeği yok sayılıyordu. Bunu üzerine Rauf Denktaş 16 Mayısta verdiği bir demeçte Kıbrıs Türk Federe Devletini ilan edeceğini açıklıyordu. Türk tarafı 17 Haziran 1983’ te yayınladığı bir deklarasyonla Kıbrıs Türk’ ünün “ Self determinasyon hakkını “ ilan etti. Bu arada BM genel sekreteri Perez de Cuellar Türk ve Rum tarafına yeni teklifler getirmişti. Buna göre Türklere % 23 toprak bırakılırsa, merkezi hükümet organlarında temsil oranı % 40; % 30 toprak bırakılırsa Türklerin merkezi hükümette temsil oranı % 30 olacaktı. Kısaca Türklere %30 toprak bırakılıyordu. Oysa Türklerin elindeki toprak oranı %37 dir.
Türkiye de ANAP yönetime gelmeden 15 Kasım 1983’te KKTC ilan edilmişti. Bu arada toplumlar arası görüşmeler devam edilebileceği açıklanmıştı. Yeni KKTC’ni sadece Türkiye tanımıştı. Rumlar, Yunanistan ve İngiltere sert tepki gösterdi. İngiltere’nin isteği ile BM Güvenlik Konseyi 17 Kasım 1983’ te toplanarak KKTC’ nin bağımsızlığına ilişkin kararın hukuken geçersiz sayılıp eski statüsünün verilmesini dile getirdi. Güvenlik konseyinin 541 sayılı bu kararı 29 Mart 1984’te AET tarafından olduğu gibi kabul edilmiştir. Amerikanın baskısıyla Pakistan ve Bangladeş’ te KKTC yi tanımadı. Bu arada toplumlar arası görüşmeler tekrar başlatıldı. BM’nin teklifi gereğince Maraş bölgesi geçici olarak BM yönetimine bırakılacak Türk tarafı bağımsızlıktan vazgeçecekti. Böylece bütün tavizler Türk tarafından isteniyordu. Rumlar Türk toplumuna azınlık statüsü veriyor, topraklarını %23 e indirmeye çalışıyor, 1974 ten beri süregelen durumu göremiyorlardı. Oysa 1960 sistemini Rumlar yıkmış Türk toplumu kendi düzenini kurma çabası içerisine girmiştir. Türkiye hükümeti KKTC yi güçlendirmek için ilişkileri büyük elçilik seviyesine çıkardı. Bu arada BM Kuzey Kıbrıs a hiçbir şekilde yardımcı olmama ve temasta bulunmama konusunda üyelerine çağrı yapmış ve Maraş bölgesinin eski sakinleri dışında kimsenin kullanımına açılmamasın bildirmiştir. Pakistan ve Türkiye bu karar aleyhine oy kullanmıştır. Bu arada dolaylı görüşmeler başlamıştır.Bu görüşmelerde anlaşma zemini ortaya çıkmış bu taslağa göre iki toplumlu ,iki bölgeli federal cumhuriyet kurulacak Türk tarafına mecliste %30 , senato da % 50 temsil hakkı verilecek , Maraş BM ye teslim edilecek ,hükümet kurulduktan sonra yabancı kuvvetlerin Ada dan çekilmesi konusunda görüşmeler yapılacak Türkiye’nin garantilerini kaldırıp BM garantileri geçerli hale gelecekti. Yine de Kypriano bu anlaşmayı imzalamadı.
5 Mayıs 1985’te Kuzey Kıbrıs’ta referandum yapılmış. 164 Maddelik anayasa yapılarak yürürlüğe konulmuş ve Devlet olma yolunda önemli bir adım atılmıştır. Yapılan seçimler sonrası oyların %70 ini alan Rauf Denktaş KKTC’nin İlk Cumhurbaşkanı olmuştur. Devam eden görüşmelerde Rumların amacı Türkiye’nin Adadaki Türklere dönük garantilerini kaldırmak ve Türk askerini adadan uzaklaştırmaktı. Türk tarafını tezi ise 12 Aralık 1985’te Rauf Denktaş tarafından ortaya konuldu. Kıbrıs Rum yönetiminin ve Yunanistan’ın , Türk askerinin adadan geçici hükümet kurulmadan çekilmesi yolundaki tekliflerini tartışma konusu yapmanın mümkün olmadığını , Kıbrıs’ta barış kurulduktan sonra Türk askeri görevini şerefle tamamlamış olarak bir program çerçevesinde çekilecek ancak Türkiye’nin etkili garantörlüğü devam edecektir şeklinde ortaya koymuştur. Bu arada Sovyetler Birliği meseleyi karıştırıcı teklifler öne sürmüştür. Bu teklife göre Kıbrıs sorununun düzenlenmesinin Kıbrıs Cumhuriyetinin varlığına tehdit oluşturmasından ciddi biçimde kaygı duymaktadır. Kıbrıs cumhuriyeti adanın tüm topraklarını içermelidir. Sovyetler Birliği adanın bölünmesine karşıdır. Ada’daki her türlü yabancı asker çekilmeli yabancı üst ve tesislerin faaliyetine son verilmelidir. Ada da BM Güvenlik konseyinin üyeleri garantör olmalıdır .şeklindeydi. Sovyetler Birliği’nin amacı uzlaşmayı bozmak NATO üyelerini birbirine düşürmekti. Bu arada Rumlar yeni bir belge ileri sürdüler. Bu belge Kıbrıs cumhuriyetinin iki toplumlu ve iki kesimli bir devlet olacağını belirtmekle birlikte iki toplumun eşitliğinden söz etmemekteydi. Yetkileri konusunda 3/7 oranı ileri sürülmüştü. Federal Cumhuriyetin tek bayrağı olmakla beraber federe devletlerin de kendi bayrakları olabilecekti. Bu arada Maraş bölgesiyle Lefkoşe hava alanının geçici olarak BM barış gücü kuvvetlerine teslimi öngörülmekteydi. Denktaş bu önerileri kabul etmedi. Bu belgede Rumlar KKTC yi , Türk toplumunu ve 1974 Barış Harekatı’nın getirdiklerini yok sayıyorlardı.
1987 yılında Sovyetler Kıbrıs meselesine farklı bir boyut katmaya çalıştılar ve Kıbrıs meselesini milletler arası bir konferansa taşıma çabasına girdiler. 1988 yılında en önemli gelişe İsviçre’nin Davos şehrinde yapılan Özal-Papandreu görüşmesinde yayınlanan Daos bildirisidir. Yunanistan’ın beklentisi Türkiye’ nin Kıbrıs tan taviz vermesi , Türkiye’nin isteği ise Türk-Yunan ilişkilerini yeniden barışçı ve yapıcı şartlara taşınmasıydı. Denktaş 3 Mart 1988 ‘te bir iyi niyet manifestosu yayınladı. Denktaş iki toplum arasında işbirliği yapılmasını teklif ediyor ve belirli konularda komiteler kurulmasını ticaret, çevre ve bulaşıcı hastalıklar konusunda bilgi alış verişi ve işbirliği yapılmasının karşılıklı spor, kültür ve bilimsel temasların yapılmasını, Türkçe’nin ve Rumca’nın isteğe bağlı olarak karşılıklı okutulmasını , polislerin işbirliği yapmasının adi suçluların iadesini, ticaret,turizm,iletişim ve diğer ekonomik alanlarda tarafların birbirlerinin menfaatlerine zarar vermekten kaçınmalarını , yayın organlarında saldırgan tavırların sergilenmemesini sunmuştu. Vasiliui bu tekliflere cevap vermedi. Çünkü Denktaş ı kendisine muhatap ve Türk toplumunun eşitliğini kabul etmiyordu.
Taraflar Daos ruhundan uzaklaşınca Yunan hükümeti Batı Trakya’daki Türklere baskıyı arttırdı. Türk kimliklerinin inkar ederek onların Müslüman azınlık olduklarını öne sürdü. Bu arada Sovyetlerin Afganistan’dan çekilmesini Yunanlılar değerlendirmek isteyerek Türkiye’nin Kıbrıs’taki askerlerini çekmesini istiyordu. Amaçları Türkiye’yi işgalci göstermekti.
|