Cemal Paşa, Kudüs'teki karargâhındadır. Filistin'in Nablus şehrinden gelen 20 kadar insan, kendilerini sürekli paylayan Cemal Paşa'nın neredeyse ayaklarını öpeceklerdir; durmadan yalvarıp yakarmaktadırlar. Kaderleri, karşılarındaki paşanın ağzından çıkacak tek bir kelimeye bağlıydı çünkü. O 'idam' dedi miydi, kurtuluş yoktu.
Neyse ki bu defa şanslıydılar: Anadolu'ya sürgünle yakayı kurtarmışlardı. Adamlar dışarıya çıktıktan sonra Cemal Paşa birden değişmiş, "Ne yaparsın, burada böyle söküyor" demişti. Falih Rıfkı, Paşa'nın tavrındaki bu değişimi, "Rol bitmişti" diye özetler.
Rol bitmişti, evet. Falih Rıfkı Atay'ın "Zeytindağı" adlı kitabı dili, üslubu için de okunabilir ama bence "ibret" almak için okunmalıdır. Yıkılmaz denilen Osmanlı kalesinin peş peşe yapılan hatalar yüzünden 4 yıl içinde nasıl çatır çatır çöktüğünü daha iyi anlatan bir eser bulmak kolay değildir.
Cemal Paşa, Arapları tehcir, tedhiş ve silahla Türkleştireceğine inanmıştı. Ermeni tehcirinin tersine, bu defa Suriye ve Filistin'den Anadolu'ya yapılan bir başka tehcirden söz ediyoruz. Çapı öbürüne göre ufaktı ama etkisi sanılandan çok daha büyük oldu. Sonuç, Arap topraklarının büsbütün kaybı ve Filistin'de hâlâ kanayan yara olacaktı.
Başka şahitlerimiz de var. Mesela Filistin'de bir posta memuru olan İzzet Derveze, İttihatçı hükümetin Cemal Paşa'yı savaşı fırsat bilip Arapçılık hareketi mensuplarının işini bitirmek üzere gönderdiğine inanır. 21 Ağustos 1915'te 9 kişi, 6 Mayıs 1916'da ise 21 kişi idam edilmişti. "Zalim tehcir hareketi" diyor Derveze, "Suriye, Filistin ve Lübnan'dan Anadolu'ya gerçekleşmiş ve erkek, kadın ve çocuklardan oluşan yüzlerce aileyi kapsayan sürgün, bu kimseleri iki yıl boyunca yoksulluk ve hakarete maruz bırakmıştı."
Derveze'nin anlattığı bir olay, Cemal Paşa'nın gaddarlığını bütün açıklığıyla göz önüne seriyor. İdam edilenlerden Selim el-Ahmed'in amcası ve Cenin şehrinin önderi olan Hafız Muhammed Abdülhadi Paşa'ya telgrafla haber yollamıştır Cemal Paşa, Cenin'e geldiğinde evine misafir olacağını bildirmiştir. Düşünün, gencecik yeğeninizi suçsuz yere idam ettiren adamı ("katili"
, daha gözünüzün yaşı kurumamışken evinizde zorla ağırlayacaksınız. Bir aileye verilebilecek en büyük manevî eziyetlerden biri değil midir bu?
Öte yandan Lübnanlı aydın Şekip Arslan, Cemal Paşa'nın Suriye'deki "Arap ruhu"nun öldürülmesi görevini üstlendiği kanaatindedir. Şam'da bir Tehcir Komisyonu kuran Cemal Paşa, 2 bin Arap'ı Anadolu'ya sürmüş olup ev ve arazilerine el konulması için de hazırlıklara girişmiştir. Bana göre, diyor Şekip Arslan, sürgün yöntemi Osmanlı Devleti'nin geleceği açısından büyük bir tehlikeydi. Devletin tehlikeli bir dönemeçten geçtiği bir zamanda zor kullanma, yıldırma ve Türklerle Araplar arasında kin ve nefret uyandırma siyasetini uygulamak doğru değildi. Ona göre Cemal Paşa'nın Suriye'de takip ettiği siyaset, Osmanlı Devleti ve İslam âleminin başına gelmiş en büyük felaketlerden biridir.
Ve Osmanlı kuvvetleri Gazze'dedir. Filistin'in güneyini kapayan Gazze-Birüseba cephesi İngilizleri tutmak için hayati önemdedir. Üstelik Osmanlı ordusu burada yapılan iki muharebede İngilizleri püskürtmeyi de başarmıştır. Cemal Paşa ise bölge halkını Osmanlı'ya bağlayacak yerde, mevcutları da yerle bir edecek ne kadar siyaset varsa harfiyen uyguluyordu. Cephede kazanıyor ama cephe gerisinde kaybediyorduk.
Nihayet 31 Ekim 1917'de başlayan nihai İngiliz hücumu cephemizi yarmış ve ağır kayıplar verdirmişti. Şimdi çekilme zamanıydı. Artık Kudüs'ü tutacak doğru dürüst bir kuvvet kalmamıştı. Gazze'de ise zehirli gaz mermileri kullanan İngilizler karşısında Mehmetçiğin gaz maskesi yoktu. Başkomutanlık gerek görmemişti çünkü.
Gazze hem karadan, hem denizden bombalanıyordu. Karadan 218 top ve 6 tank, denizden ise 27 kruvazör, tıpkı Çanakkale'de olduğu gibi ateş yağdırıyordu.