MURAT CAN (şimdiye kadar 56 posta) | |
Türkiye Dünya haritasında önemli bir yere sahiptir. Sebebi de, Türkiye’nin Asya ile Avrupa kıtaları arasında bir köprü olmasıdır. Balkanlar’ın, Kafkasya’nın ve Ortadoğu’nun gövdesidir. Bu civarda yaşayan ülkeler deniz yollarını kullanmak için Türkiye’yi çevreleyen denizlerden geçmek zorundadır.
Türkiye, Batı uygarlığı ile Doğu uygarlığının bir sentezidir. Batıda yeşeren demokrasi, gelişerek Türkiye’ye de ulaşmıştır. Türkiye’den Doğuya gidildikçe demokrasi yönetimi kaybolmaktadır. Yani Türkiye demokrasisiyle de bir geçiş köprüsüdür.
Gelişmiş Avrupa ülkelerinin doğal zenginlik kaynakları tükenmek üzeredir. Doğal zenginlik kaynakları (doğal gaz, petrol vb...) Kafkaslarda ve Ortadoğu’da yeterince bulunmaktadır. Buralara gidecek yok yine Türkiye’den geçer.
Ayrıca Türkiye’nin genç bir nüfusu vardır. Bu durum gelişmiş Avrupa ülkelerinde nüfusun büyük bir çoğunluğu yaşlı insanlardan oluşmaktadır. Bizdeki genç nüfus batıya umut vermektedir.
Bugün Türkiye’nin üzerinde bulunduğu coğrafi yerin önemi, bütün Dünyaca kabul edilmiştir. Hatta komşularımızın topraklarımızda gözü vardır. Bundan dolayıdır ki yeryüzünde tapusu en pahalı ülkelerden birisi de Türkiye’dir.
Bu topraklarda rahat yaşamak için Türkiye güçlü bir orduya sahiptir.
Devam edecek olursak; Türkiye’nin Marmara Denizi’ndeki İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı, Karadeniz’den Akdeniz’e, okyanuslara açılmak için adeta bir kilit durumundadır.
Çok eskilerden beri biliriz ki komşumuz Rusya’nın sıcak denizlere açılmak hayalleri vardır. Batıdaki komşumuz Yunanistan’ın da buna benzer emelleri vardır. Birinci Dünya Savaşı’nda İzmir’e asker çıkarmış, 12 adayı işgal etmiş ve Kıbrıs konusunda da sorunlar çıkarmıştır. Yunanistan’ın çok çok eskilerden beri Ege Denizi’ni bir Yunan Denizi haline getirme amacı vardır.
Güney komşumuz Suriye ile de Hatay sorunu yaşanmıştır. Suriye hâla Hatay’ı alma hayali peşindedir. Ayrıca bazı teröristleri besleyerek üzerimize göndermektedir.
Irak ile de pek fazla sorun yaşamazken Körfez Savaşı sırasında bazı olumsuz gelişmeler olmuştur. Onlarda bazı teröristleri besleyerek üzerimize göndermektedirler.
Doğu sınırımız olan İran sınırı en eski sınırımızdır. Yeni yeni iki ülke arasındaki rejim farklılıkları yüzünden bazen İran ile de aramız açılmaktadır.
Bulgaristan ise kendi sınırları içerisinde yaşayan Türk vatandaşlarını eritmeye çalışmış ve bu yüzden binlerce Türk Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmıştır.
Özetlersek; Türkiye, çevresi tarafından kıskaca alınmış durumdadır. Yurdu-muzu çevreleyen bazı komşularımız, Türkiye’nin zor günlerini kollamaktadır. Türkiye’nin zayıf düşmesini ve zora düşmesini istemektedir. Böyle bir fırsatı bulduklarında saldıracaklardır. Güya topraklarımızın bir kısmını elimizden alacaklarını sanmaktadırlar. Bir örnek göstermek gerekirse; Türkiye’nin bir ili olan Hatay’ı Suriye hâla kendi sınırları içerisinde görmektedir. Zor bir günümüzde bizden burayı alabilmek için planlar yapmaktadır. Bütün bunlara rağmen Türkiye’nin dış politikası Ulu Önder Atatürk’ün belirlediği ve “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesidir. Kısaca Türkiye büyün komşularıyla barış, huzur içinde yaşamak istemektedir.
Ayrıca Türkiye’de içeriden gelen tehlikeler de vardır. İşte bunun içindir ki Türkiye bu konuya çok önem vermektedir. dünyanın gelişmiş ülkelerinin kurmuş olduğu “NATO” gibi uluslar arası kuruluşlara üye olmuştur. Asırlardır beraber yaşamış, aynı cephede çarpışarak ölmüş, birbiriyle etle tırnak gibi olmuş insanların arasına etnik farklılıklar sokularak ve dini inanç farklılıkları kışkırtılarak yurdumuzda yaşayan bazı alt kültür gruplar tahrik edilerek yurdumuz üzerinde her zaman oyun oynanmaktadır. Bizler çağdaş ulus olmak yolunda ilerleyen insanlar olarak yurdumuzda yaşayan bütün insanlara güvenmek istiyoruz. Madem bu topraklar üzerinde hep beraber yaşıyoruz; Türkiye Cumhuriyeti Devleti yurdumuzda yaşayan her insanın refahı ve mutluluğu için çalışmalıdır.
Bir de Türkiye bir imparatorluktan bu hale gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu zamanında üç kıtaya yayılmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun sonradan kaybettiği topraklarda soydaşlarımız kalmıştır. Bunlar bahane edilerek Türklere kem gözle bakılmaktadır. Tarihte birçok örneklerini gördüğümüz, sıkışan insanlara yardım eden bir ulusun çocukları olarak bu duruma üzülüyoruz. Gelişmiş ülkelerde bize yapılan suçlamalar; az sonra vereceğim örnekler karşısında bu suçlamaların ne kadar abes kaldığını gösterir.
Bosna-Hersek’te, Kosova’da, Makedonya’da binlerce insanın göz göre göre öldürülmesini tüm dünya seyretti.
Halbuki Osmanlı zamanında bir çok etnik ve dini gurup 400 sene kavgasız beraber yaşamıştır. Bugünkü Balkanlar’a baktığımızda, orada yaşayanların çoğu Osmanlı zamanındaki huzuru aramaktadır.
Tarih boyunca Ermeniler bize düşmanlık etmişlerdir. Ve hâla bir asır önceki olayları hortlatarak Batı ve Amerika meclislerinde “sözde soykırım” yasaları çıkartmaya uğraşıyorlar. Dünyanın gelişmiş birkaç ülkesinde lobi kuran Ermeniler Türkiye’yi zor duruma sokmak istemektedirler. Bunların karşısında bizim de bunları yok edici iyi bir diplomatik çalışmalar yapmamız gerekmektedir.
Bir zamanlar topraklarının büyük bir kısmını kaybetmiş, yıllarca birçok ulusla savaşmak zorunda kalmış bir neslin torunları olarak; ümidimizi hiçbir zaman kaybetmedik. Bu ağır şartlarda bile, çok az savaş malzememiz olmasına rağmen; Çanakkale’de neredeyse bütün dünyaya kafa tuttuk. Etten duvarlar ördük. Çanakkale’den düşmanları geçirmedik.
Tabi bunların yapılması Türkiye’nin hızlı kalkınmasını istemeyen ve örnek devlet olmasını istemeyen dış düşmanlar tarafından engellenmek istenmektedir.
Her Türk vatandaşı bu kadar zorluklarla kazanılmış topraklarımızın kıymetini iyi bilmektedir. Yine her Türk vatandaşı kendi kültürünü korumasını, geliştirmesini iyi bilmektedir. Her Türk vatandaşı devletinin sevmeli ve korumalı; onun sonsuza kadar yaşaması için severek vergisini vermeli, askere çağırıldığında davulla zurnayla gitmelidir.
Ayrıca üzerinde yaşadığımız şu toprak parçası bir cennettir. Üzerinde her türlü iklimi görebilirsiniz. Her türlü yiyecek yetişir. Her türlü zenginlik kaynaklarına sahiptir. Dünyada gıdası en bol olan ülkelerden birisiyiz. Gelişmiş ülkelerde insanlar tek tek meyve alırken bizde kilo kilo alınır.
Bütün dünyanın imrenerek baktığı o kadar güzel tarihi, turistik, gezilecek, görülecek yerlerimiz vardır ki saymakla bitmez. Bu yüzden yurdumuz her yıl milyonlarca yabancı tarafından gezilmektedir. Böylece yurdumuzun kalkınması için büyük katkılar sağlanmaktadır.
|